بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

27 Aralık 2007 Perşembe

İlahileri Dinleyin

Okuyan/Adı

Hit

Dinle / İzle

M.Dursun - Sabret Bacım 1226

Dinle/ İzle

M.Eminay-Çağırayım Mevlam 1170

Dinle/ İzle

A.Önül - Yalancısın 921

Dinle/ İzle

E.Aydoğan - Yakma Ya Rabbi 773

Dinle/ İzle

Celaleddin - Sana Geldim 662

Dinle/ İzle

F.Eroğlu - Cennetine 529

Dinle/ İzle

S.Yusuf - Ya Mustafa 519

Dinle/ İzle

H.Dursun - Nasibim Alsam 449

Dinle/ İzle

M. Gökçe - Ya Rasulallah 442

Dinle/ İzle

16 Aralık 2007 Pazar

İnanmadımki

"Siyasiler nutuk attılar,inan ki.
Siyasetçiye,ben inanmadım ki.
Geldiler,gittiler,hep aynı sanki.
Çok konuştular inanmadım ki.

Meclise gitmeden,yol yaptılar.
Peş peşe fabrikalar kurdular.
Çok insanı hayalen işe aldılar.
Çok konuştular,inanmadım ki."
>>>>TERK EDİLEN İSLAMİYET: İnanmadımki:

27 Ekim 2007 Cumartesi

Müslüman Dostlarını Tanır

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ
Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir…BAkara/28).
Dinlerine ve Milletlerine,uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.(Bakare/120)
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.(Maide/51)
Sizin dininize uyanlardan baş ka hiçbir kimseye inanmayın. (Âli İmran/73)
İlahi Dinlemek İçin Tıkla>>Gaflet Uykusu

23 Ekim 2007 Salı

Bağımsızlık

Güçlü bir devlet olan Türkiye.1982 tarihinden itibaren,sürekli olarak kan kaybetmektedir.Makam-mevki ve çıkar uğruna ülke insanı yıllardır kana bulanmıştır.İncirlik ABD,ye kiralanmış.Habur kapısı ABD,nin emrine verilmiş,iskenderun limanı satılmış.

Irak işgal edilmişse Türkiye Hükümetinin marifetiyle bu hale getirilmiş.Türk askerinin başına çuval geçirenler.kuzey ırakta kukla bir kürdistan kurdurmuş.

Irak cumhurbaşkanı,başbakanı,savunma bakanı,iç ,işleri bakanı gibi hassas noktalara Peşmerge getirtilmiş.Böylece PKK kuvvet bulmuş,ABD silahlarıyla donatılmış,Türkiye üzerine saldırarak,kalleşçe,sinsice tuzaklar kurarak.masum ve genç Türk evlatları katledilmiştir.Dışa bağımlı olan AKP her ne kadar tezkere çıkmıştır.Kimseden emir almayız.her an ıraka gireriz dese de,Başbakan yarın izin almak için İngiltereye gidiyor.Bu hangemede ingiltereye değil,Türk askerlerinin hiç kimseden izin almadan Iraka girmeliydi.

Daha dün Türkiyeden kırmızı pasaport alan iki Iraklı çakal,Bugün Türkiye,ye diş bilevleyip girerseniz vurururz demezdi.dememeliydi.PKK elebaşlarını değil,bir kediyi dahi Türkiyeye teslim etmeyiz diyemezdi.Bunu bir dedirten var.ABD Iraka girip sanki işgal etmemiş gibi,Türkiye Irak topraklarına girerse işgal oluyormuş.Halbuki daha kursaklarında Türkün ekmeği var.zıkkım olsun.ateş olsun.o dört yıl verdiğimiz ekmeğin karşılığını almamız lazım.

Kerkük,Musul ve Süleymaniye,Irak bütünlüğü içersinde kalmak kaydıyla,Lozan antlaşmasında Bırakılmıştır.şayet ırak bölünürse,sözü edilen yerler asıl sahibi olan Türkiyeye iade etmeleri gerekir,değilse savaş sebebi olmalıdır.Ancak basiretli bir başbakanın olması gereklidir.

Türkiye Kuzey Irak,a Elektirik ve Yiyecek veriyor.ABD,silah veriyor.AB destekliyor,Haburdan %70 ABD kargosu geçiyor,İncirlik açık.

PKK,Kimdir?.Vtanı nerede?.ve Neredn besleniyor?.

EE Besle kargayı oysun gözünü misali.Önce teşhis konulmalı.sonar Borazanı öttürmeli.

6 Ekim 2007 Cumartesi

İnsanı islamdan çıkaran şeyler

Birincisi: İbadette Allah'a ortak koşmak. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar."(Nisa: 116)
"Kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki Allah ona cenneti haram eder. Varacağı yer ateştir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Maide:72)

İkincisi: Allah'la kendisi arasına aracılar koyan, onlara yalvaran, onlardan şefaat dileyen, onlara güvenen kimse alimlerin icmaı ile kafir olur.
Allah (c. c) şöyle buyuruyor:"İyi bilinmelidir ki halis din Allah'ındır. Allah' tan başka dostlar edinenler: "Bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve kafir olan kimseyi doğru yola eriştirmez." (Zümer: 3)
"Onlar Allah'tan başka kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: "Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir" derler. Ey Muhammed! De ki: "Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir."(Yunus: 18)

Üçüncüsü:
Müşrikleri tekfir etmemek ve onların kafir olduklarında şüphe etmek veya onların doğru yolda olduklarına inanmak.
Kur'an-ı Kerim'de ve Rasulullah'ın sünnetinde mü' min ve kafirlerin sıfatlan mevcuttur. Bu sıfatlara göre insanlar hakkında mü'min veya kafir diye hüküm verilir. Allah ve Rasulünün kafir ve müşrik olarak vasıflandırdığı kişileri müslüman olarak kabul etmek veya onların küfründe ve şirkinde şüphe etmek veya onları tekfir etmeye yanaşmamak Allah ve Rasulünün hükmüne karşı çıkmak olacağından böyle düşünen kimse küfre girer.
Dördüncüsü: Kim Rasulullah (s.a.s)'den başkasının yolunun Rasulullah (s.a.s)'in yolundan daha iyi olduğunu yahut ondan başkasının hükmünün onun hükmünden daha güzel olduğunu söylerse kafirdir. Tağutların hükmünü Muhammed (s.a.s)'in hükmüne tercih edenler gibi...
Mesela aşağıdaki şeyler insanın küfre girmesine sebep olur:
a) İnsanların çıkardıkları kanunların, İslam şeriatından üstün olduğuna inanmak. Yahut yirminci asırda İslam kanunlarını uygulamanın doğru olmadığına veya İslam'ın müslümanlann geriliğine sebep olduğuna inanmak veyahut İslam'ın kişinin kendisiyle Rabbi arasındaki ilişkiyi düzenleyen vicdani bir mesele olup hayatın diğer işlerine karıştırılmayacağım söylemek.
b) Bu çağda Allah'ın hükmünü uygulayıp hırsızın elini kesmenin ya da zina edeni taşlamanın doğru olmadığına inanmak.
c) Hukuki işlemlerde ceza meselelerinde veya başka konularda Allah'ın indirdiği hükümlerden başka hükümlerin uygulanabileceğine inanmak. Başka hükümlerin şeriat hükmünden üstün olduğuna inanmadığı halde onları uygulayan da kafirdir. Çünkü bu şekilde Allah'ın haram kıldığını mubah kılabilir. Zina, şarap, faiz,Allah'ın şeriatından başkasıyla hükmetmek gibi Allah'ın haram kıldığı şeyleri mubah kılan kimse ise bütün alimlerin ittifakıyla kafir olur.
Allah (c. c) şöyle buyuruyor:"Cahiliyyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen (seksiz, şüphesiz) inanan bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide: 50)
"Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiği zaman inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Rasulüne başkaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur."(Ahzab: 36)

Beşincisi: Allah'ın kitabı ve Rasulullah (s.a.s)'in sünnetinden herhangi bir şeyi sevmemek veya beğenmemek. Bununla amel etse bile kafir olur.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe asla inanmış olmazlar."(Nisa: 65)

Altıncısı:
Rasulullah (s.a.s)'in diniyle veya onun mükafat ve ceza olarak bildirdiği şeylerle alay etmek. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Onlara soracak olursan: "Biz andolsun ki eğlenip oynuyorduk" diyecekler. De ki: "Allah ile ayetleriyle ve Rasulü ile mi alay ediyorsunuz? Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra küfre girdiniz."(Tevbe: 65-66)

Yedincisi: Büyü yapmak. Karı-kocanın arasını açmaya çalışmak, bir takım şeytani usullere başvurarak insana istemediği şeyi yaptırmak hep büyü çeşitlerindendir. Kim buna razı olursa kafir olur.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Şeytanların Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi. Ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de melek denilen Harut ve Marufa bir şey indirilmemiştir. Bu ikisi: "Biz sadece imtihan ediyoruz. Sakın küfre girme!" demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olmayacak şeyler öğreniyorlardı. Andolsun ki onu satın alanın ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi." (Bakara: 102)

Sekizincisi:
Müşriklere yardım etmek ve onları müslümanlara karşı desteklemek. Allah (c. c) şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa, o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez."(Maide: 51)

Dokuzuncusu:
Kim bazı insanların, Muhammed (s.a.s)'in şeriatı dışına çıkabileceklerine inanırsa kafir olur.
Allah (c. c) şöyle buyuruyor: "Kim İslam'dan başka bir din ararsa bilsin ki (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o kimse ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Al-i İmran: 85)
Onuncusu: Allah'ın dininden bir şey öğrenmemek ve yapmamak suretiyle yüz çevirmek. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır?Şüphesiz suçlulardan öç alacağız." (Secde: 22)
Bu İslam'ı bozan şeyleri; müslüman şaka veya ciddi hatta korkarak bile yaparsa fark etmez kafir olur. Yani İslam dininden çıkar. Eğer zorlamak söz konusu ise dinden çıkmaz. (Zorlama; ölüm tehdidi veya vücuttan herhangi bir organın kesilmesi veya kişinin üzerinde ömür boyu sakatlık bırakacak bir işkence veya mallarının alınması İslam'a ve müslümanlara çok büyük zarar verecek olan bir zenginin tüm malının gasbedilme korkusudur.)
Allah'ın azabına neden olacak amellerden ve O'nun can yakıcı azabından Allah'a sığınırız. Allah'ın salat ve selamı yarattıklarının en hayırlısı olan Muhammed (s.a.s)'in ve onun ehli beytinin ve mübarek sahabelerinin üzerine olsun.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Cihad

MÜSLÜMANLARIN DAVRANIŞLARI

(FETİH suresi 29. ayet)

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Diyanet

Açıklamalı

Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.

12 Eylül 2007 Çarşamba

BUNLARI UNUTTUNMU?

Baş DüşmanDüşman
Hedef Tahtasıdır
Düşman Bellidir
HAÇ=PKK kaynaklıdır.
Bu kafaları bombalamak Lazım.
Ey Müslüman Türk evladı Düşmanını tanı,Bizim bi tek düşmanımız vardır onun adıda HAÇ dır.Unutma Belçikada eylam yaptılar,İslamı istemiyoruz diye.Çünkü Hıristiyanlık iflas etmiştir.ÇünküDin değildir.Siyasi ve tarihi bir oluşumdur.İflas edince,Kuduz köpek gibi islam alemine saldırdılar.Tarih boyuca bize dost olmayan bu hainleri dost kabul etmeyiniz.

26 Ağustos 2007 Pazar

24 Ağustos 2007 Cuma

MÜNAFIKLAR

Tevbe suresi

67- Erkek-kadın bütün münafıklar hep birdirler. Kötülüğü emrederler, iyiliği yasaklarlar, elleri sıkıdır, onlar Allah'ı unuttukları için Allah da onları unuttu. Münafıklar yoldan çıkmışların ta kendileridirler.

68- Allah erkek-kadın münafıklar ile kâfirleri cehennem ateşi ile cezalandıracağına söz vermiştir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Orası onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir. Onları sürekli bir azap beklemektedir.

69- Ey münafıklar, siz de sizden önce yaşamış ve sizden daha güçlü, daha zengin ve daha çok sayıda çocuklu olup paylarına düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapılan kimseler gibi davrandınız, bu kimseler nasıl paylarına düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapıldılar ise, siz de öylece payınıza düşen dünya nimetlerinin cazibesine kapıldınız, vaktiyle eğriliğe dalanlar gibi siz de eğriliğe daldınız. Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş kimselerdir. Onlar hüsrana uğramışların ta kendileridir.

Kişiliğini Menfaatle Yoğuranlar

Tevbe suresi

42- Eğer yakın vadeli bir kazanç ve kısa bir yolculuk sözkonusu olsaydı, mutlaka peşinden gelirlerdi. Fakat bu sıkıntılı yolculuk onlara uzun geldi. Allah adına yemin ederek, "Eğer gücümüz yetseydi, kesinlikle sizinle birlikte sefere çıkardık"diyerek kendilerini mahvedecekler. Oysa Allah biliyor ki, onlar yalan söylüyorlar.

43- Allah affetsin seni. Kimlerin doğru söylediği belli oluncaya ve kimlerin yalancı olduğunu belirleyinceye kadar onlara niçin izin verdin?

44- Allah'a ve ahiret gününe inananlar, malları ile ve canları ile cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah kötülükten sakınanları bilir.

45- Senden savaştan muaf tutulmaları yolunda izin isteyenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuya kapılıp bu kuşkuları içinde bocalayanlardır.

46- Eğer onlar sefere çıkmak isteselerdi, bunun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, sefere çıkmaya kalkışmalarını istemediği için onları böyle bir girişimden alıkoydu. Kendilerine "Kadın, çocuk, yaşlı, hasta gibi) savaşma gücünden yoksun kimselerle birlikte siz de evlerinizde oturunuz " dendi.

47- Eğer sizinle birlikte sefere çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı, sizi birbirinize düşürmek için aranıza atılacaklar, balıklama dalacaklardı. Aranızda onların sözlerine kulak verecekler de vardı. Allah zalimlerin kimler olduğunu bilir.

48- Onlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler, sana karşı çeşitli entrikalar çevirmişlerdi. Sonunda gerçek geldi ve onların istememesine rağmen, Allah'ın emri üstün çıktı.

Münafık Yapı ve Karekterleri

58- Onların bazıları sadakaların (zekât gelirlerinin) bölüştürülmesi konusunda sana dil uzatırlar. Eğer zekât gelirlerinden kendilerine bir pay verilirse memnun olurlar, eğer bu gelirlerden kendilerine bir pay verilmez ise hemen öfkeleniverirler.

59- Oysa eğer onlar Allah'ın ve Peygamber'in kendilerine ayırdığı pay sevinçle karşılayarak, "Allah bize yeter, yakında Allah da bize lütfundan verecek, Peygamber de. Biz umudumuzu yalnız Allah'a bağlamışız" deselerdi, kendileri hakkında daha iyi olurdu.

60-Sadakalar (zekât gelirleri) sadece yoksullara, düşkünlere, zekât toplamakla görevli memurlara, kalpleri islâma ısındırılmak istenenlere, sözleşmeli kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışanlara ve yarı yolda kalanlara verilir. Bu paylaştırma sırası Allah tarafından belirlenmiştir. Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.

(Tevbe Suresi)

Yere Mıhlanıp Kalanlar

YERE MIHLANIP KALANLAR

38- Ey mü'minler, size ne oldu da "Allah yolunda savaşa çıkınız " dendiğinde yere çakıldınız. Yoksa dünya hayatını ahirete tercih mi ettiniz? Oysa dünya hayatının hazzı, ahiretin hazzı yanında pek azdır.

39- Eğer savaşa çıkmazsanız Allah sizi acıklı bir azaba uğratarak yerinize başka bir toplum getirir. Siz Allah'a hiç bir zarar dokunduramazsınız. Çünkü Allah'ın gücü her şeyi yapmaya yeter.

40- Peygamber'e yardım etmezseniz, biliniz ki, kâfirler O'nu Mekke'den çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağaradayken Allah O'na yardım etmişti. Hani O arkadaşına "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" diyordu. Allah O'nun kalbine güven duygusu indirmiş, kendisini göremezliğiniz askerler ile desteklemiş, böylece kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın sözüdür. Allah üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir.

41- Kolayınıza da gelse zorunuza da gitse mutlaka sefere çıkınız, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad ediniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

42- Eğer yakın vadeli bir kazanç ve kısa bir yolculuk sözkonusu olsaydı, mutlaka peşinden gelirlerdi. Fakat bu sıkıntılı yolculuk onlara uzun geldi. Allah adına yemin ederek, "Eğer gücümüz yetseydi, kesinlikle sizinle birlikte sefere çıkardık"diyerek kendilerini mahvedecekler. Oysa Allah biliyor ki, onlar yalan söylüyorlar.

43- Allah affetsin seni. Kimlerin doğru söylediği belli oluncaya ve kimlerin yalancı olduğunu belirleyinceye kadar onlara niçin izin verdin?

44- Allah'a ve ahiret gününe inananlar, malları ile ve canları ile cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah kötülükten sakınanları bilir.

45- Senden savaştan muaf tutulmaları yolunda izin isteyenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuya kapılıp bu kuşkuları içinde bocalayanlardır.

46- Eğer onlar sefere çıkmak isteselerdi, bunun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, sefere çıkmaya kalkışmalarını istemediği için onları böyle bir girişimden alıkoydu. Kendilerine "Kadın, çocuk, yaşlı, hasta gibi) savaşma gücünden yoksun kimselerle birlikte siz de evlerinizde oturunuz " dendi.

47- Eğer sizinle birlikte sefere çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı, sizi birbirinize düşürmek için aranıza atılacaklar, balıklama dalacaklardı. Aranızda onların sözlerine kulak verecekler de vardı. Allah zalimlerin kimler olduğunu bilir.

48- Onlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler, sana karşı çeşitli entrikalar çevirmişlerdi. Sonunda gerçek geldi ve onların istememesine rağmen, Allah'ın emri üstün çıktı.

Tevbe Suresi

9-Tevbe Suresi

____________________

1- Kendileri ile aranızda antlaşma bulunan müşriklere Allah ve Peygamber'i tarafından yöneltilen bir ilişki kesme ihtarıdır bu.

2- "Dört ay daha yeryüzünde serbestçe dolaşınız. Allah'ın yapacaklarına engel olamayacağınızı ve Allah'ın kâfirleri perişan edeceğini biliniz. "

3- Büyük hacc günü Allah ve Peygamber tarafından tüm insanlara duyurulur ki; "Allah ve Peygamber'i ile müşrikler arasında her türlü ilişki kesilmiştir. Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha yararlıdır. Eğer sırt çevirirseniz Allah'ın yapacaklarına engel olamayacağınızı biliniz. Ey Peygamber, kâfirleri acıklı bir azapla müjdele!"

4- Yalnız antlaşma şartlarını eksiksiz biçimde yerine getiren ve size karşı hiç kimseyi desteklemeyen müşriklere gelince onlar ile aranızdaki anlaşmalara sürelerinin sonuna kadar uyunuz. Hiç şüphesiz Allah kötülükten sakınanları sever.

5- Haram aylar geçince müşrikleri bulduğunuz yerde öldürünüz, yakalayıp hapsediniz, bütün muhtemel geçitleri tutup onları gözetleyiniz. Eğer tevbe eder de namaz kılar ve zekât verirlerse onları salıveriniz. Hiç şüphesiz Allah affedici ve merhametlidir.

6- Eğer puta tapanlardan biri senden can güvenliği isterse kendisine can güvenliği sağla ki, Allah'ın sözünü, Kur'ân-ı işitebilsin, sonra da onu güven içinde olacağı bir yere ulaştır. Çünkü onlar gerçekleri bilmeyen bir güruhtur.

7- Mescid i Haram'ın, Kabe'nin yanında antlaşma yaptıklarınız dışındaki müşriklere karşı Allah'ın ve Peygamber'in nasıl taahhüdü olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkça siz de onlara karşı dürüst davranınız. Hiç şüphesiz Allah kötülükten sakınanları sever.

8- Allah'ın ve Peygamber'in onlara karşı nasıl taahhüdü olabilir ki, eğer size karşı üstün gelseler ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Dilleri ile sizi hoşnut etmeye çalışırlar, ama kalbleri sözleri ile çelişiktir. Onların çoğunun karakteri bozuktur.

9- Allah'ın ayetlerini birkaç paraya sattılar ve insanları O'nun yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kadar kötüdür!

10- Onlar bir mümine karşı ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Onlar saldırganların ta kendileridirler.

11- Eğer tevbe edip namazı kılar ve zekatı verirlerse sizin din kardeşleriniz olurlar. Biz bilgili kimselere ayetlerimizi ayrıntılı biçimde açıklarız.

12- Eğer onlarla antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozarlar da dininize dil uzatırlarsa kafirlerin elebaşları ile savaşınız. Çünkü onlar için yeminin bir anlamı yoktur. Belki can korkusu ile saldırılarına son verirler.

YEMİNLERİNİ BOZANLARLA VE MÜŞRİKLERLE SAVAŞIN

13- Yeminlerini bozan ve Peygamber'i Mekke'den çıkarmaya yeltenen kimseler ile, üstelik size karşı savaşı başlatan taraf oldukları halde, savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa eğer mümin iseniz asıl Allah'dan korkmalısınız.

14- Onlarla savaşınız ki, Allah sizin elinizle onları azaba çarptırsın, kendilerini perişan etsin, sizi onlara karşı üstün getirsin de müminlerin kalb yaralarını iyileştirsin, su serpsin.

15- Kalblerindeki kini gidersin. Allah dilediği kimselerin tevbesini kabul eder. Allah üstün iradelidir ve ne yaparsa yerindedir.

16- Yoksa Allah içinizdeki cihad edenleri ve Allah'dan, Peygamber'den, müminlerden başka hiç kimseyi sırdaş edinmeyenleri belirlemeden sizi kendi halinize bırakacak mı sandınız? Allah yaptığınız her işten haberdardır.

ALLAH'IN MESCİDLERİ VE HİCRET EDENLER

17- Müşriklere, kâfir olduklarına bizzat kendileri tanıklık ettikleri halde Allah'ın mescidlerini onarıp şenlendirmek düşmez. Onların bütün yaptıkları boşunadır. Onlar ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.

18- Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inananlar, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah'dan başka hiç kimseden korkmayanlar onarıp şenlendirebilir. Bu kimselerin doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.

19- Hacılara su sağlamayı ve Kâbe'yi onarıp şenlendirmeyi, ahiret gününe inanmakla ve Allah yolunda cihad etmekle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir değildirler. Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.

20- İman edip Medine'ye hicret edenlerin ve malları, canları ile Allah yolunda cihad edenlerin Allah katındaki dereceleri en üstündür. İşte kurtuluşa erenler onlardır.

21- Rabb'leri onları kendi öz bağışı olan bir rahmetle, hoşnutluk ve bitmez-tükenmez nimetlerle dolu cennetler ile müjdeler.

22- Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiç şüphesiz büyük ödül Allah katındadır.

ANNEDEN, BABADAN VE CANDAN İMTİHAN

23- Ey müminler, eğer babalarınız ve kardeşleriniz kâfirliği, müminliğe tercih ediyorlarsa sakın onları dost, yandaş edinmeyiniz. Kimler böylelerini dost edinirlerse onlar zalimlerin ta kendileridirler.

24- De ki; "Eğer babalarınızı, evlâtlarınızı, kardeşlerinizi, eşlerinizi, hısım-akrabanızı, kazandığınız malları, bozulmasından korktuğunuz ticareti ve hoşunuza giden evleri, konakları Allah'dan, Peygamber'den ve Allah yolunda cihad etmekten daha çok seviyorsanız Allah emrini gerçekleştirinceye, yapacağını yapıncaya kadar bekleyiniz. Allah yoldan çıkmışlar güruhunu doğru yola iletmez. "

25- Gerçekten Allah size birçok yerde, birçok olayda olduğu gibi Huneyn savaşı günü de yardım etti. Hani o gün sayıca çok oluşunuz hoşunuza gitmiş, böbürlenmenize yolaçmıştı da bu kalabalıklık size hiçbir yarar sağlamamıştı; yeryüzü, onca genişliğine rağmen size dar gelmişti de sonra arkanızı dönüp kaçmıştınız.

26- Bu bozgunun arkasından Allah, Peygamberinin ve müminlerin kalblerine güven duygusu indirdi ve görmediğiniz ordular göndererek kâfirleri azaba çarptırdı. Kâfirlerin görecekleri karşılık budur.

27- Bundan sonra Allah dilediği kimselerin tevbelerini kabul eder. Allah affedicidir, merhametlidir.

28- Ey müminler. Allah'a ortak koşanlar birer somut pisliktirler. Bundan dolayı bu yıldan sonra bir daha Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer (ziyaretçi sayısının azalması yüzünden) yoksul düşeceğinizden korkuyorsanız, biliniz ki, Allah eğer dilerse yakında kendi lûtfu ile sizi zengin edecektir. Hiç şüphesiz Allah her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.

Şirk Büyük Bir Zulümdür


En büyük günah olan Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek. (Şirkin mânası mutlak küfürdür.) (Politeizm) (Evet, küfür mevcudatın kıymetini ıskat ve mânasızlıkla ittiham ettiğinden bütün kâinata karşı bir tahkir ve mevcudât âyinelerinde cilve-i Esmâyı inkâr olduğundan; bütün Esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden, bütün mahlukata karşı bir tekzib olduğundan istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki: Salâh ve hayrı kabule liyâkatı kalmaz. Hem bir zulm-ü azimdir ki; umum mahlukatın ve bütün Esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür. İşte şu hukukun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği küfrün adem-i afvını iktiza eder. $ şu mânâyı ifade eder. S.) (Mâdem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikatı vardır, elbette şirkin hakikatı olamaz. Çünki, $ âyetinin hakikat-ı katıasiyle; müteaddid eller müstebidâne bir işe karışsalar, karıştırırlar. Bir memlekette iki padişah, hattâ, bir nâhiyede iki müdür bulunsa; intizam bozulur ve idare herc ü merc olur. Halbuki, sinek kanadından tâ semâvat kandillerine kadar ve hüceyrât-ı bedeniyeden tâ seyyârâtın burçlarına kadar öyle bir intizam var ki: Zerre kadar şirkin müdâhalesi olamaz. Ş.)


22 Ağustos 2007 Çarşamba

Hüküm Şirki

Bu, tagutu hükümde Allah (c.c)'a ortak yapmaktır. Başlıca şu iki şekilde olur:

a) Teşride (Helal ve haram konusunda)İtaat Etmek:Allah (c.c)'tan başkasının helal ve haram konusunda koymuş olduğu teşriyi kabul etmek, ona rıza göstermek veya Allah (c.c)'ın şeriatine muhalif teşrileri kabul etmek veya onlara rıza göstermek. Kafir anayasa veya kanunlara rıza göstermek, onları kabul etmek gibi...

Bununla ilgili bazı deliller şu ayetlerdir:

1 - Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"De ki: "Ey kitap ehli! Yalnız Allah'a ibadet etmemiz, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, Allah'tan başka birbirimizi rabler edinmemek üzere bizimle sizin aranızdaki müşterek bir kelimeye gelin!" Eğer yüz çevirirlerse: "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin!" (Ali İmran: 64)

"Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka rabler edindiler. Oysa sadece tek olan ilahe ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onların ortak koşmalarından münezzehtir." (Tevbe: 31)

Bu ayetin tefsiri konusunda Tirmizi'nin rivayet ettiği ve hasen sahih dediği ve başkasının da rivayet ettiği Adiyy b. Hatem (r.a)'in hadisi vardır.

Adiyy b. Hatem (r.a) boynunda gümüşten bir hac takılı olduğu halde Rasulullah (s.a.s)'ın yanına girdi. Rasulullah (s.a.s) o esnada Tevbe: 31 ayetini okuyordu. Adiyy (r.a) bu ayeti duyunca Rasulullah (s.a.s)'a şöyle dedi: "Onlar haham ve papazlarına tapmıyorlardı." Rasulullah (s.a.s) ona şöyle dedi:

"Bu doğru değil, onlar onlara tapıyorlardı. Zira onlar haramı helal, helalı haram yaptıklarında onlara tabi oldular. İşte onlara ibadet etmek böyledir."(Bu hadisi Ahmed müsnedinde, İbni Cerir de rivayet etmiştir. İbni Teymiye bu rivayete hasen dedi.)

Rasulullah, bu hadiste ibadeti, teşride (helal ve haram yapma konusunda) itaat ve tabi olarak açıklamıştır.

İbni Kesir şöyle dedi:

"Suddi bu ayet hakkında şöyle dedi: "Allah (c.c)'ın kitabını arkalarına atarak adamların görüşlerini aldılar. Onun için Allah (c.c) şöyle buyurdu:

"Oysa Allah, onları bir ilaha tapmaya davet etmiştir." Yani; sadece Allah (c.c)'ın haram kıldığı haram, helal kıldığı helal olan hükmüne tabi olunur ve bu konudaki hükmü uygulanır. Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O ortak koştuklarından münezzehtir." (İbni Kesir Tefsiri)

Kurtubi Ali İmran: 64ayetinin tefsirinde şöyle demiştir:

"Allah'tan başka birbirimizi rabler edinmemek üzere" Bu ayet; "Allah (c.c)'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram yapma konusunda birbirimize tabi olmayalım" demektir. Bu ayetin manası:

"Onlar, hahamlarını, rahiblerini ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka rabler edindiler" ayetinin manası gibidir. Bu ayet ise; Allah (c.c)'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram yapan kimselere tabi olanlar, o kimseleri Rab seviyesine çıkardılar" manasındadır." (Kurtubi Tefsiri)

Bu ayete göre, her kim Allah (c.c)'ın kendisine izin vermediği bir meselede insanlar için bir hüküm verirse kendisini Allah (c.c)'a eş koşmuş olur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?" (Şura: 21)

İşte böyle yapmak kendisini insanlara Allah (c.c)'tan başka bir rab ilan etmektir. Bunu yapan kimse ise hüküm tagutu olur. Kim bu konuda ona itaat eder veya yaptığı teşriyi kabul eder veya bu konuda onu inkar eder veya rıza gösterirse, Allah (c.c)'ın rububiyyet veya uluhiyyetinde Allah (c.c)'a eş koşmuş ve bu tagutu Allah (c.c)'la beraber rab ve ilah edinmiş olur.

Şeyh Abdurrahman b. Hasen şöyle dedi:

"Bu ayet apaçık gösteriyor ki; her kim Allah (c.c) ve rasulünden başkasına itaat eder, Kur'an ve sünnetten yüz çevririr, Allah (c.c)'ın haram kıldığını haram, helal kıldığını helal kılmaz, Allah (c.c)'a karşı gelmede o kimseye itaat eder ve Allah (c.c)'ın izin vermediği bir konuda ona itaat edip tabi olursa, onu rab ve mabud edinmiş ve Allah (c.c)'a ortak koşmuştur. Bu ise Allah (c.c)'ın dini tevhide zıddır. Bu, ihlas kelimesi olan la ilahe illallah'ın delalet ettiği manaya da zıddır. Çünkü tapılmaya hakkı olan sadece Allah (c.c)'tır.

Allah (c.c) haham ve rahiplere, helal ve haram konusunda itaat edilmesini ibadet olarak isimlendirdi ve onlara rab ismini verdi.

Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi:

"O, melekleri ve nebileri rabler edinmenizi asla emretmez." (Ali İmran: 80)

Yani; "Allah (c.c), nebi ve melekleri ibadet konusunda kendisine ortak etmenizi asla emretmez.

"Siz müslüman olduktan sonra size küfrü mü emredecek?" (Ali İmran: 80)

İşte şirk budur. Allah (c.c) ve rasulünün şeriati dışında itaat edilen, tabi olunan kimse rabdir. Her kim ona itaat eder ve tabi olursa onu rab edinmiş ve ona ibadet etmiş olur. Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi:

"Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz." (En'am: 121) (Fethul Mecid s: 85-86)

2 - Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyenleri (hayvanları)yemeyin! Çünkü o bir fısktır. Muhakkak ki şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyeder. Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz." (En'am: 121)

Şeyh Şankitiy En'am: 121ayetinin tefsirinde şöyle dedi:

"İster kevni kaderi olsun, ister şer'i hükümler olsun bütün hükümler yani teşri, rububiyetin özelliklerinden olduğu için, zikrettiğimiz ayetin delalet ettiği gibi, kim Allah (c.c)'ın teşrisinden başka bir teşriye tabi olursa, bu teşriyi yapanı rab edinmiş ve Allah (c.c)'a ortak koşmuş olur. Bu hükme delalet eden bir çok ayet vardır. Onların üzerinde defalarca durduk. Ve onları yeterince zikredip üzerinde yine duracağız. Bu ayetlerden birisi ve en açık olanı da bu ayettir. Rasulullah (s.a.s) zamanında Rahman'ın hizbi ile şeytanın hizbi arasında, bir meselenin tahlil ve tahrimi hakkında tartışma olmuştu. Şeytanın hizbi bu konuda şeytanın kendilerine vahyettiğine tabi oldu. Şeytanın vahyi; hakkında tartışılan meselenin helalliği yönünde idi. Rahman'ın hizbi ise bu konuda Rahman'ın teşri ve vahyine tabi oldu. Bu teşri ve vahiy; o meselenin haram olduğuna dair hüküm vermişti. Allah (c.c), aralarında ihtilaf ettikleri mesele hakkında En'am 121ayetini indirerek Kur' an'da hükmünü verdi. İhtilaf konusu olan mesele şöyleydi:

"Şeytan, dostlarına vahyederek onları müslümanlarla şöyle bir tartışmaya soktu: "Muhammed'e sorun:

"Koyun ölürse onu kim öldürdü?" Muhammed (a.s)' in sahabeleri:

"Allah (c.c), öldürdü" diye cevab verdiler. Bunun üzerine müşrikler şöyle dediler:

"Ölü de Allah (c.c)'ın kestiğidir. Öyleyse siz Allah (c.c)'ın kestiğine nasıl haram dersiniz. Oysa kendi elinizle kestiğinizin yenmesine helal diyorsunuz. Yoksa siz Allah (c.c)'tan daha mı üstünsünüz?" Bu olay üzerine Allah (c.c):

"Üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyenleri (ölüyü) yemeyin" ayetini indirdi. Allah (c.c) bu ayette şöyle buyuruyor:

"Kafirler, ölünün Allah (c.c)'ın eliyle kesildiğini, bu sebeple altın bıçakla kesilmiş olduğunu söyleseler bile ölü hayvan etini yemeyin! Zira o fısktır, Allah (c.c)'ın taatinden çıkmak, şeytanın teşrisine tabi olmaktır.

"Muhakkak ki şeytanlar dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyeder." Onlar, şeytana bağlandıkları için sizinle tartışırlar ve size şöyle derler:

"Sizin kestiğiniz helaldir. Allah (c.c)'ın kestiği ise haramdır. Öyleyse siz, Allah (c.c)'tan daha üstünsünüz ve kestiğiniz de Allah (c.c)'ın kestiğinden daha temiz, demektir. Allah (c.c), bunların arasındaki ihtilafta kesin bir hüküm vermek için semavi bir fetva indirdi ve şöyle buyurdu:

"Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz." İşte bu, yaratıcı olan yüce Allah (c.c)'ın semavi bir hükmüdür. Bu fetvada apaçık şöyle bir hüküm vardır: Rahmanın teşrisine muhalif şeytanın teşrisine tabi olan kimse, Allah (c.c)'a eş koşmuştur." (Edvaul Beyan Tefsiri: c: 7 s: 169)

İmam Şankitiy bir başka yerde şöyle dedi:

"Zikrettiğimiz semavi naslar apaçık olarak gösteriyor ki; Allah (c.c)'ın Rasulullah (s.a.s)'a indirdiği şeriate muhalif ve şeytanın dostlarının dili üzere olan teşriye (beşeri kanunlara) uyan kimselerin küfür ve şirke girdikleri konusunda şüphe eden kimse; Allah (c.c)'ın, kendisinin basiretini kör ettiği, vahyin nurunu göremeyen ve onlar gibi kafir ve müşrik olandan başkası değildir." (Edvaul Beyan Tefsiri c: 4 s: 83-84)

3 - Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyi kendilerine dinden bir şeriat koyan ortakları mı vardır?" (Şura: 21)

Bu ayet; insanlar, Allah (c.c)'ın izin vermediği bir konuda bir kanun koyduklarında, kendilerini rububiyyette Allah (c.c)'a eş koştuklarını göstermektedir. Her kim bu konuda o kimselere itaat eder ve Allah (c.c)'ın şeriatine muhalif kanunlara tabi olursa onları ilah edinmiş ve Allah (c.c)'a eş koşmuş olur.

İbni Kesir bu ayet hakkında şöyle dedi:

"Onlar, Allah'ın dininde sana tabi olmamakta, cin ve insanlardan şeytanların verdiği şeriate tabi olmaktadırlar. Bu insan ve cinlerden olan şeytanlar cahiliyede; bahiyra, saibe, vasile ve ham'ı haram kılarak; ölü eti, kan, kumar gibi şeyleri helal kılarak ve bunlara benzer batıl ibadetleri ve fasit kazançları kafalarına göre uydurarak onları saptırdılar." (İbni Kesir Tefsiri c: 4 s: 120)

4 - Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"O, kendi hükmünde kimseyi ortak etmez." (Kehf: 26)

"Hüküm vermek sadece Allah'a aittir. Kendisinden başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler." (Yusuf: 40)

Halk için teşri koyma hakkı sadece Allah (c.c)'a hastır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Yaratma da emir (hüküm)de O'nun'dur." (A'raf: 54)

Her kim teşri hakkını Allah (c.c)'tan başkasına verirse, o kimse ibadette Allah (c.c)'a eş koşmuş olur. Allah (c.c)'ın izni dışında Allah (c.c)'tan başka teşri koyan ve bu hakkı kendisine veren kimse de kendisini Allah (c.c)'a eş koşmuş ve hüküm tagutu olmuş olur. Bu konuda Kur'an'da bir çok ayet vardır.

b) Kur'an ve Sünnet Dışındaki Kanunlara Muhakeme Olmak:Beşeri kanunlara, halka, örfe, kabile reislerine ve parti benzeri şeylere muhakeme olmak gibi....

İşte bu, hüküm şirkinin ikinci şeklidir. "Ona muhakeme olma"nın manası: Anlaşmazlık ve husumetlerden doğan ihtilafları çözmek için ihtilafa düşenler arasındarızasıyla hüküm verecek birisini hakem tayin etmektir. (Fıkhi Terimler Sözlüğü s: 96)

Hüküm vermek ve muhakeme olmak dinin temeline ait ibadetin ikinci rükünlerindendir. Kim bunu ortaksız olarak sadece Allah (c.c)'a verirse, hüküm konusunda Allah (c.c)'ı birlemiş olur. Kim de bunu Allah (c.c)'tan başkasına verirse Allah (c.c)'a eş koşmuş ve taguta iman etmiş olur. Zira hüküme itaat etmek ve muhakeme olmak bir ibadettir, ibadetler de sadece Allah (c.c)'a yapılır. Bu sebeble hüküm verme yetkisi sadece Allah (c.c)'ın hakkıdır ve bu konuda hiç bir ortak kabul etmez.

Muhakeme

1 -Muhakeme olmak; namaz kılmak, oruç tutmak, kurban kesmek ve dua etmek gibi bir ibadettir ve Allah (c.c)'tan başkasına yapıldığında apaçık bir küfür olur. Bu ibadeti Allah'tan başkasına yapan kişinin kalbine ve itikadına bakılmaz. Böyle kimseleri, yani bu küfürleri işleyenleri tekfir etme konusunda, helal kılma veya itikad etme şartını ileri sürenler ancak; selefi Salihinin tekfir ettiği aşırı mürcie (cehmiye) olan kimselerdir.

2 -Allah (c.c)'ın şeriati dışında başka bir kanuna muhakeme olan, taguta muhakeme olmuştur. Taguta muhakeme olan, taguta ibadet etmiştir. Taguta ibadet eden kimse ise yüce Allah (c.c)'ı inkar etmiştir. Bu sebeble Allah (c.c), taguta muhakeme olmalarına rağmen Allah (c.c)'a ve indirdiği kitaplara inandıklarını iddia eden kimseleri bu imanları konusunda

"iman ettiğini iddia edenleri..." buyurarak yalanlamış ve onların iman iddialarının yalan bir iddiadan başka bir şey olmadığını bildirmiştir. Daha sonra da Allah (c.c);

"Hayır! Rabbine andolsun ki... iman etmiş olmazlar" ayetinde, kendi zatına yemin ederek taguta muhakeme olan kimselerin mümin olmadıklarını bildirmiştir. Taguta muhakeme olmak isteyenleri şeytanın derin bir sapıklığa saptırmak istediğini:

"Şeytan onları derin bir sapıklığa satırmak ister." sözleriyle bildirmiştir. Derin sapıklık ise; büyük şirktir. Zira derin sapıklık denildiğinde şer'i manada; büyük şirk kastedilir. Bu kaide Kur'an ayetlerinde açıkça görülmektedir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kim Allah'a şirk koşarsa derin bir sapıklığa sapmıştır." (Nisa: 116)

"Allah'tan başka kendisine fayda da zarar da vermeyecek şeyleri çağırır. İşte o, derin bir sapıklıktadır." (Hac: 12)

3 - Kur'an ve sünnetin dışında her muhakeme olunan şey taguttur. Müslüman bir kimse, Tevhidin gereği olarak onu reddetmelidir.

4 - Allah (c.c), hüküm tagutunu Kur'an'da apaçık bir şekilde bildirmiştir. Çünkü insanlar, çoğunlukla bu şirke düşerler ve insanların çoğu bu şirke müpteladırlar. Zamanımızdaki insanların çoğunun şirki de işte budur. (Devlet reisleri, bakanlar, millet vekilleri, bunların seçimi, partiler, onların üyeleri, devletler arası kanunlar, Birleşmiş Milletler kanunları, Lahey adalet mahkemeleri, anayasalar, mahkemeler, hükümler... vs.)

Bir kimse hüküm tagutunun her şeklini ve her yönünü, özellikle de zamanımızda var olan türünü reddetmedikçe İslam'ı sahih olamaz. İnsanların çoğu bu tür şirke düştükleri, yani hüküm tagutuna taptıkları için Kur'an'ı kerimde bu tagut hakkındaki ayrıntılı açıklamalar daha fazladır.

Muhakeme Olmakla İlgili Deliller

"Sana ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiğini iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken taguta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak istiyor." (Nisa: 60)

İbni Abbas (r.a) şöyle dedi:

"Ayette geçen tagut, yahudilerden ismi Ka'b b. Eşref olan bir adamdır. Onlar, aralarındaki ihtitilafın çözülmesi için Allah (c.c) ve rasulünün hükmüne çağrıldıklarında şöyle derlerdi:

"Biz, sizi Ka'b b. Eşref'e muhakeme olmaya çağırırız." Bunun üzerine Allah (c.c):

"Taguta muhakeme olmak istiyorlar."ayetini indirdi." (Taberi Tefsiri, Eddurur Mensur-Suyuti)

İbni Kesir bu ayet hakkında şöyle dedi:

"Bu ayet, bundan daha geneldir. Bu ayet; Kur'an ve sünnetin dışındaki şeylere muhakeme olanları kötülüyor. Ayetteki tagut ise; Kur'an ve sünnete muhalif hükümlerdir. Allah (c.c) işte bu sebeble:

"Taguta muhkeme olmak istiyorlar."buyurmuştur." (İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 531)

İbni Kayyım şöyle dedi:

"Allah (c.c) ve rasulünden başkasının hükmüne tabi olan ve ona muhakeme olan bir kimse, tagutu hakim tayin etmiş ve ona muhakeme olmuştur."(A'lamul Muvakkiin c: 1 s: 50)

Bu ayet; Allah (c.c) ve rasulünün dışında muhakeme olunan anayasa, devlet kanunu, halk, örf, hakim ve kadı gibi şeylerin tagut olduğunu göstermektedir. Allah (c.c) bu gibi şeylerin reddedilmesini emretmiştir. İşte bunlar hüküm tagutu olarak isimlendirilirler.

Daha önce açıklandığı gibi, zahire göre tagut; Allah (c.c)'tan başka ibadet edilen herşeydir. Eğer o şeye, nüsukta ibadet edilirse o şey, ibadet tagutu olur. Şayet ona hüküm ve muhakeme konusunda ibadet edilirse o, hüküm tagutu olmuş olur. Ve eğer ona velayet konusunda ibadet edilirse o, velayet ve tabi olma tagutu olmuş olur.

Yine bu ayet; Allah (c.c) ve rasulü dışındaki şeylere muhakeme olmanın taguta muhakeme olmak ve taguta muhakeme olmanın da ona ibadet ve iman etmek demek olduğunu apaçık göstermektedir. Zira Allah (c.c) ayette şöyle buyuruyor:

"Reddetmeleri emrolunmuşken..."

Taguta muhakeme olmak Allah (c.c)'ı inkar etmek demektir. Zira Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"...indirilenlere iman ettiğini iddia edenler..."İşte böylece bu ayet iman ettiklerini söyleyen kimselerin iman iddiasını iptal etmekte ve onun geçersiz olduğunu ispat etmektedir. Çünkü Allah (c.c) bundan sonraki ayette şöyle buyuruyor:

"Hayır! Rabbine and olsun ki aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin etmedikçe ve haklarında verdiğin hükümden dolayı kalplerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa: 65)

İbni Abbas, İbni Teymiye, İbni Kayyım, Ebu Batin, Süleyman b. Sehman ve başka alimlerin tagutun tarifiyle ilgili sözlerinden apaçık sabit olmuştur ki, Tagut; insanların arasındaki ihtilafı çözmek için Kur'an ve sünnete göre hüküm vermeyen, kendilerine muhakeme olunan hakimlerdir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onun hükmünü Allah'a ve Rasulüne götürün! Bu, netice itibarıyla daha hayırlı ve daha güzeldir." (Nisa: 59)

Allah (c.c) bu ayette; Allah (c.c)'a ve ahiret gününe iman eden kimselerin ihtilaf halinde, o ihtilafı çözmek için Allah (c.c) ve rasulüne götürmeyi, iman etmiş olmanın şartı olarak bildirmiştir. Bu ise; ihtilaf halinde Kur'an ve sünnete başvurmamanın, Allah (c.c)'a ve ahiret gününe imanı iptal ettiğini gösterir. Zira şart kalkarsa, şarta bağlı olan şey de kalkar.

İbni Kesir şöyle dedi:

"Mücahid ve seleften bir kaç kişi, ayette geçen;

"Allah'a ve rasulüne götürün"den kastın; Allah (c.c)'ın kitabını ve rasulünün sünnetini hakem tayin edin demek olduğunu söylemişlerdir. İşte bu, dinin gerek aslında gerekse teferruatında ihtilaf edildiğinde Kur'an ve sünnete başvurmayı gerekli kılan Allah (c.c)'ın bir emridir. Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi:

"İhtilafa düştüğünüz her meselede hüküm verecek olan Allah'tır." (Şura: 10)

Kur'an ve sahih sünnetin verdiği hüküm, haktır. Hak-tan başkası ise sapıklıktan başka bir şey değildir.

"Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız..."Bu ayet, Kur'an ve sünnete muhakeme olmayan kişinin Allah (c.c)'a ve ahiret gününe iman etmediğini göstermektedir."(İbni Kesir Tefsiri c: 1 s: 531)

Kur'an'da bu manayı ifade eden bir çok ayet vardır. Bu ayetlerin hepsi şunu açıkça ortaya koymaktadır: Büyük olsun küçük olsun, dinin aslından olsun teferruatından olsun, hakkında ihtilaf edilen bir meseleyi çözmek için, Kur'an ve sünnet dışında ister bir anayasa, is-ter bir kanun, ister halk, ister birleşmiş milletlerin kanunu, ister lahey adalet divanı olsun, kendisine muhakeme olunan mercilere baş vuran ve bunlara muhakeme olan kimse namaz kılsa, oruç tutsa ve müslüman olduğunu iddia etse de Allah (c.c)'ı inkar etmiş ve taguta iman etmiş olur.

Bu hükme; halkın çıkardığı veya siyasi partilerin çıkardığı kanunlara muhakeme olan veya seçim yoluyla halka muhakeme olan, kafir demokratik sistemler de girmektedir. Bu mesele zamanımızın en büyük fitnesidir ve insanların çoğu bu fitneye düşmüştür.

Şeyh Abdurrahman b. Hasen şöyle dedi:

"Her kim Allah (c.c)'ın ve rasulünün emrine muhalefet ederek Allah (c.c)'ın indirdiği dışında hükümlerle insanlar arasında hükmeder veya heva heva ve hevesine uyarak tagutun hükmünü isterse işte o kimse, müslüman olduğunu iddia etse bile boynundan İslam dininin halkasını çıkarmıştır. Çünkü Allah (c.c) taguta muhakeme olmak isteyen kişinin iman iddiasını yalanlamış ve onun hakkında şöyle buyurmuştur:

"Yez'umun" (iddia edenler). Bu kelime genellikle yalan bir şeyi iddia eden kimse hakkında kullanılır. Çünkü bu kimse iddia ettiği şeylere muhalif ve zıd olan şeyleri yapmaktadır."(Fethül Mecid s: 351)

İşte bu anlatılanları bildikten sonra Allah (c.c)'ın dini ve ona bağlı olan muvahhidlerin ne kadar garip olduğunu daha iyi anlarsın. İhtilaf halinde beşeri kanunlara veya birleşmiş milletlerin kanunlarına veya lahey adalet mahkemesine veya halka veya beşeri kanunlarla hüküm veren mahkemelere muhakeme olan buna rağmen imanlı olduğunu iddia eden bir kimse, aslında Allah (c.c)'ı inkar etmiş ve taguta iman etmiştir. Zira Allah (c.c) tagutlara muhakeme olmayı isteyeni bile tekfir etmiştir. Buna göre, taguta muhakeme olan daha çok kafir olur.

Zamanımızda bundan daha kötü olan bir durum da şudur: İlim sahibi olduğunu iddia eden bir takım kimseler, insanlar tagutun mahkemesine başvursunlar diye bu meseleyi süslerler ve onlara bu konuda izin verirler. Bu kimselere göre; bir insan, elinden alınan hakkını ancak bu tagutun mahkemesine başvurarak alabilir. Bu ise onun için bir zarurettir ve bu zaruret sebebiyle tagutun mahkemesine başvurmak caizdir ve gereklidir. İnsanlara da bu şekilde fetva verirler.

Bu insanların akıllarına ne olmuş acaba? İlim adamı olarak geçinen kimseler, tevhid konusunda insanların zır cahili olmalarına rağmen, insanlara fetva vermek için fetva makamına geçmişler! Oysa Allah (c.c) ancak ikrah olduğunda ve kalbi imanla dolu olmak şartıyla küfür işlenebileceğine cevaz vermiş, bunun dışında küfür işleyen kimsenin kafir olacağını bildirmiştir.

Şu iyice bilinsin! İkrah ile zaruret arasında büyük farklar vardır. Buna göre taguta muhakeme olmak, dinin aslını bozan ve alemlerin rabbinin tevhidini ortadan kaldıran bir amel olduğuna göre acaba hangi zaruret taguta muhakemeye izin verir? Ey Allah'ım! Seni iftiradan tenzih ederiz.

Bu, Allah (c.c)'ın dinine yapılan en büyük iftiradır. Zaruret, günahları mübah kılar, küfür ise ancak ikrahı mülci olduğunda işlenebilir.

İkrah:Bir kimseyi istemediği bir şeyi yapmaya ve söyletmeye zorlamaktır. (Fethül Bari c: 12 s: 311)

Hafız İbni Hacer, ikrahı mülcinin dört şartı olduğunu söylemiştir:

1 -Zorlayan kişi söylediğini yapabilecek güçte olmalıdır. Zorlanan kişi ise, zorlayan kişinin vereceği zararın altından kalkabileceği güçte olmamalıdır. Yani, kaçabilecek veya gücüyle karşı koyabilecek durumda olmamalıdır.

2 -Zorlanan kişi, zorlayan kişinin dediğini yapmadığında zorlayan kişinin, tehdidini büyük ihtimalle gerçekleştireceğini düşünmüş olmalıdır.

3 - Zorlayan kişi, kendisiyle korkuttuğu şeyi hemen tatbik edebilecek güç ve istekte olmalıdır. Yani; istediği yapılmadığı taktirde tehdidini hemen, ani olarak uygulayacak güç ve istekte olmalıdır.

4 -Zorlanan kişi, kendisinden istenilenden daha fazla bir şey yapmamalı, zorlandığı meselede muhayyer olduğunu, o konuda istekli olduğunu gösterir bir hareket yapmamalıdır. (Fethül bari c: 12 s: 311)

İbni Hacer (r.a) bu şartları zikrederken tehdidin miktarına değinmemiştir. Bu meseleye ise bir başka yerde değinmiştir. İbni Hacer'in ikrahın miktar konusundaki bu zikri, aslında ikrahın beşinci şartı olarak sayılmalıdır ve bu şart; "ikrahın miktarı (ölçüsü)" olarak isimlendirilir.

İbni Hacer şöyle dedi:

"Alimler, ikrahın miktarı konusunda aralarında ihtilaf etmişlerdir. Ölüm, bir uzvun telef olması, şiddetli dayak ve uzun süreli bir hapis konusunda ittifak etmelerine rağmen, az dayak, bir iki gün hapis gibi konularda ihtilaf etmişlerdir..."

İbni Hacer bir başka yerde şöyle dedi:

"İkrahın miktarı konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Abd İbnu Humeyd, Ömer b. Hattab (r.a)'dan sahih senedle şöyle bir rivayet zikretmiştir:

"Ömer b. Hattab şöyle dedi:

"Kişi hapisteyken veya bağlı iken veya işkence altında iken nefsinden emin (güvenlik içinde) değildir."

Ömer (r.a)'in bu sözü Şüreyh kanalıyla aynı lafızla zikredilmiştir. Fakat bir fazlalık vardır. Bu fazlalık ise şöyledir:

"Dört şey vardır. Bunların hepsi ikrah sayılır. Hapis, dayak, tehdit ve bağlanmaktır."

İbni Mes'ud (r.a) şöyle demiştir:

"İki kırbaçtan beni kurtaracak bir sözü söyleyerek kurtulacaksam bunu muhakkak söylerdim."

Bu cumhurun görüşüdür." (Fethul Bari c: 12 s: 312-314)

İbni Mesud'un sözünün büyük küfür konusunda söylendiği anlaşılmamalıdır. Zira hiç bir muteber alim bunun büyük küfür için söylendiğini anlamamıştır. Bu sebeble ikrahı; küfür için ikrah, küfür dışındakiler için ikrah olarak ikiye ayırmışlardır.

Hanefi alimleri, ikrahın miktarını şu iki kısma ayırmıştır:

1 - İkrahi Mülci (Tam İkrah): Öldürme tehdidi, el kesme tehdidi veya uzvu sakat bırakmasından veya ölüme sebeb vermesinden korkulan işkence...

2 - Gayri Mülci (Eksik İkrah): Hapis, bağlama, basit dövme gibi.. Yani nefsin zarar görmeyeceği, ölüm tehlikesi olmayan, sakat bırakmayacak olan dayak. (Bedaiussenai-Kasani c: 9 s: 4479)

Hanbeli, Hanefi ve Malikilere göre; büyük küfrün ruhsatı ancak ikrahi mülci ile olur.

Şafii'ye göre; hapis ve bağlanma büyük küfrü işle-mek için ikrah ruhsatı sayılır.(Hanefilerin görüşü; Bedaiussenai c: 9 s: 4493, Malikilerin görüşü; Eşşerhussagir c: 2 s: 548-549, Hanbelilerin görüşü; El Mugni c: 10 s: 107-109, Şafiilerin görüşü; El Mecmu Şerhu'l Muhazzeb Eş-Sirazi c: 18 s: 6-7)

Alimlerin hepsi, ikrah halinde olan kişinin ölümü seçip küfrü söylememesinin, ruhsatı seçmekten daha efdal ve daha büyük sevap olduğunu söylemiştir. (Bu icma Fethul Bari c: 12 s: 317, Kurtubi Tefsiri c: 10 s: 188'de geçmektedir.)

Cumhurun görüşünün delili:

"Kalbi iman ile dolu olduğu halde zorlanan hariç..." (Nahl: 106)ayetinin sebebi nuzülüdür.

Bu ayetin nuzül sebebine göre, kafirler Ammar b. Yasir'i yakalamış, ona çok şiddetli bir işkence yapmışlardı. Daha sonra da ondan küfür söz söylemesini istemişler, o da onların istediklerini söylemişti.

İbni Hacer Nahl 106 ayeti hakkında şöyle dedi:

"Bu ayetin Ammar b. Yasir hakkında indiği bilinmektedir. Bu konudaki rivayet, Ebu Ubeyd b. Muhammed b. Ammar b. Yasir yoluyla gelmiştir.

Muhammed b. Ammar b. Yasir şöyle dedi:

"Müşrikler Ammar'ı yakaladılar ve ona işkence yaptılar. Sonunda kendisinden istediklerinin bir kısmını onlara verdi ve onu serbest bıraktılar. Bunun üzerine Ammar, Rasulullah (s.a.s)'ın yanına gelerek başına gelenleri anlattı. Rasululah (s.a.s) ona:

"Kalbini nasıl buluyorsun?" diye sordu. Ammar:

"Şüphesiz imanla mutmain olarak buluyorum" diye cevab verdi. Rasulullah (s.a.s) ona dedi ki:

"Eğer onlar dönerlerse, yaptığını tekrarla!"

Bu rivayet mürsel bir rivayettir. Fakat rivayet edenler, güvenilir kişilerdir. Bu rivayet Taberi'de geçmektedir. Bu hadisi Abdurrezzak, ondan da Abd b. Hamid rivayet etmiştir." (Fethül Bari c: 12 s: 312)

Buhari, İkrah Kitabının, "Dayağı, Öldürülmeyi, Zilleti, Küfüre Tercih Babı"nda üç hadis zikretmiş ve ikrah halinde iken büyük küfür işleme konusundaki miktara işaret etmiştir.

1) Enes (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Üç şey vardır ki, bu şeyler kimde bulunursa imanın güzel tadını tatmış olur... Bunlardan bir tanesi de ateşe atılacakmışcasına tekrar küfre dönmekten korkmaktır(küfrü sevmemektir)."

Bu hadiste tekrar küfre dönmenin ateşe girmek gibi olduğuna işaret vardır. Bu ise helak olmak demektir. Bu durumda; nefsin yok olması söz konusu olduğunda küfre ruhsat verilir. İşte bu, cumhurun görüşüdür.

2) Said b. Zeyd (r.a) şöyle demiştir:

"Müslüman olduğum için Ömer (r.a), İslam'dan dönmem için beni bağladı."

Bu hadise göre; Ömer (r.a) müslüman olmadan önce Said İbni Zeyd'i İslam'dan dönmesi için bağlamıştır. Bu hadis; bağlanmanın, İslam'dan dönmek için bir ruhsat olmadığını göstermektedir. Bu ise Şafii'nin görüşüne karşı bir reddiyedir. Çünkü Şafiiler hapis ve bağlanmayı ikrahtan sayarlar.

3) Habbab (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Sizden öncekilerden bir adam getirilir, yerde onun için bir çukur açılır ve o çukura atılırdı. Sonra da bir testere getirilir ve onunla başı ikiye ayrılırdı. Demir taraklarla da eti kemiğinden sıyrılırdı. Buna rağmen yine de dininden dönmezdi."

Rasulullah (s.a.s) bu hadiste; öldürülmeyi ve işkence çekmeyi küfüre tercih edenleri övmektedir. Buhari bu hadisi zikrederek ikrah altında ölümü seçmenin daha faziletli ve efdal olduğuna işaret etmiştir. Bu da bütün alimlerin hakkında icma ettiği bir görüştür.

Her Tagut Kafir midir?

Şüphesiz bu soruda kastedilenler, Allah dışında ibadet edilen taş, ağaç ve benzeri cansız varlıklar değildir. Bazı kişiler, tagutu tekfir meselesini sulandırmak ve saptırmak için bu meseleyi ortaya attılar.Burada kastedilenler, Allah (c.c) dışında ibadet edilen insan ve cin şeytanlardır.

Bunu belirttikten sonra şöyle diyorum:
"Her kim, ibadetlerden herhangi birisinin Allah'tan başka kendisine de yapılmasına rıza gösterirse o kafirdir, küfür ve sapıklıkta en ileri gitmiş biridir. Bu kimsenin tekfir edilmesi ve reddedilmesi gerekir. Onun küfründe şüphe eden veya duraklayan ancak, hem gözü hem de basireti körelmiş, onun gibi kafir olan bir kimsedir.

Kitap ve sünnette tagut zikredildiği zaman tagutun küfrü de açıkça bildirilir. Bu göstermektedir ki, tagut kelimesi küfrü açık olan kimseler hakkında kullanılır. Fakat bu kelime bazen lügat manasıyla yani; "haddini aşan" manasıyla kullanılmış ve haddini aşan belli şahıslara da tagut ismi verilmiştir. Şüphesiz her haddini aşan zalim, kafir olmaz. Bu sebeple selefi salihin alimleri bazen bu kelimeyi, zamanlarındaki bazı kimseler hakkında lügat manasında kullanmışlardır. Beni Umeyye zalimleri ve Abbasiler dönenimde Haccac ve benzeri yöneticileri hakkında, zulüm konusunda hadlerini aşmış görerek onlara tağut ismini vermişler, fakat onları tekfir etme konusunda duraklamışlardır.

Ayet Mealleri

21/22- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Allah'a kulluk ediniz ki; Allah'ın azabından korunabilesiniz. O ki, size yeri döşek, göğü tavan yaptı ve gökten su indirip onun aracılığı ile size rızık olarak topraktan çeşitli ürünler çıkardı. O halde O'na bile bile eşler koşmayınız.

23- Eğer kulumuz Muhammed é indirdiğimiz Kur'ân'ın doğruluğundan şüpheli iseniz, haydi onunkilere benzer bir sure ortaya getiriniz ve davanızda sadık iseniz, bu hususta Allah'ın dışındaki şahitlerinizi yardıma çağırınız.

24- Eğer bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ile taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem ateşinden korkunuz.

25- İman edip iyi ameller işleyenleri, ağaçları altından nehirler akan Cennetler ile müjdele. Onlara rızık olarak her yeni meyve sunuldu unda "Bu daha önce bize sunulan falanca meyvedir" derler, onlara birbirinden ayırd edemeyecekleri rızıklar verilir. Hem onlara orada el değmemiş, tertemiz eşler verilecektir. Onlar orada ebedï olarak kalacaklardır.

26- Allah bir sivrisineği ve (biyolojik açıdan) onun daha üstünde olan bir canlıyı örnek olarak göstermekten çekinmez. İman edenler onun Rabbleri tarafından ortaya konmuş bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise `Allah ne amaçla bu örneği gösterdi?" derler. Allah bu örnek ile bir çoklarını sapıklığa düşürür ve bir çoklarını da hidayete erdirir: Onunla sadece fasıkları sapıklığa düşürür.

27- Onlar ki, Allah'a vermiş oldukları sözü kesin bir ahit haline getirdikten sonra bozarlar, Allah'ın sürdürülmesini emretmiş olduğu ilişkileri keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.

28- Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, sizleri ölü iken o diriltti, sonra sizi öldürüp tekrar diriltecek, sonra da yine O'na döneceksiniz.

29- O ki, yeryüzünde bulunan bütün varlıkları sizin için yarattı. Sonra da göklere yönelerek onları yedi gök olarak düzenledi. O her şeyi bilir

HZ.ADEM KISSASI

30- Hani Rabb'in, meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti.

31- Allah, Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra bütün nesneleri meleklere göstererek, "Haydi, eğer davanızda haklı iseniz, bunların isimlerini bana söyleyin " dedi.

32- Melekler "Ya Rabbi, sen yücesin, bizim senin bize öğrettiklerin dışında hiçbir bilgimiz yoktur, hiç şüphesiz sen herşeyi bilirsin ve her yaptığın yerindedir" dediler.

33- Allah, Adem'e "Ey Adem, bunlara o nesnelerin adlarını bildir" dedi. Adem, meleklere bütün nesnelerin isimlerini bildirince Allah, onlara "Ben size, `göklerin ve yerin bütün gizliliklerini, ayrıca sizin bütün açığa vurduklarınız ve içinizde sakladıklarınızı bilirim' dememiş miydim?" dedi.

35- Dedik ki; "Ey Adem, sen ve eşin Cennet e yerleşiniz, oranın yiyeceklerinden istediğinizi bolbol yiyiniz, fakat şu ağaca yanaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz. "

36/a- Fakat Şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; "Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır."kıyamete kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır."

37- Derken Adem, Rabbinden bir takım kelimeler belleyerek aldı da Rabbi onu affetti. Hiç şüphesiz O, tevbelerin kabul edicisidir ve merhametlidir.

38- Dedik ki; "Hepiniz oradan aşağı inin. Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler."

39- Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar ise orada ebedi olarak kalıcı olmak üzere Cehennem'liktirler.

20 Ağustos 2007 Pazartesi

İslam'ın Rükünleri:

1- Kelime-i Şehadet getirmektir. Yani Allah'tan başka hakkı ile gerektiği gibi ibadet edilecek hiçbir mabud, ilah yoktur ve Muhammed onun elçisidir demektir.
2- Namaz kılmak
3- Zekat vermek
4- Oruç tutmak
5- Hacca gitmek (Allah'ın evini haccetmek)

Kelime-i Şehadetin delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"Allah O'ndan başka hakkı ile ibadet edilecek hiç bir ilah olmadığına şahitlik etmiştir. (Öylede) Melekler ve ilim ehli olanlar dosdoğru ve adaletli olarak buna şahitlik etmişlerdir. O izzet ve hüküm sahibinden başka hakkı ile ibadet edilecek bir ilah yoktur." (Ali İmran Suresi 18. ayet)
(Şehadetin) manası ise: Allah'tan başka hakkı ile gerektiği gibi ibadet edilecek başka bir ilah yoktur demektir. "Başka bir ilah yoktur" sözü; Allah'ın dışındaki bütün ibadet edilen her şeyi iptal eder (hükmünü kaldırır). "Allah'tan başka" sözü; bütün ibadet çeşitlerinin yalnızca, tek olarak Allah'a ait olması demektir. O'nun ibadetlerde kendisinin bir ortağı olmadığı gibi mülkünde de bir ortağı yoktur. Bu şehadetin açıklaması ve tefsiri Yüce Allah'ın şu sözleridir.
"Hani İbrahim babasına ve kavmine beni yaratan Allah hariç sizin ibadet ettiklerinizden beriyim. Muhakkak ki O, beni doğruya iletecektir. (Allah) İbrahim'in bu sözünü kendisinden sonra gelecek olanlar belki hakka, doğruya yönelirler, dönerler diye baki kılmıştır." (Zuhruf Suresi 26-28. ayetler)
Ve şöyle buyurmuştur:
"De ki: Ey kitap ehli! (Yahudiler ve Hıristiyanlar) sizinle bizim aramızda ortak olan kelimeye geliniz. (O kelime ki) Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceğimiz, ona herhangi bir şeyi ortak koşmayacağımız, Allah'ın dışında birbirimizi Rabler edinmeyeceğimiz (Kelime-i tevhittir). Eğer yüz çevirir, gerisin geriye dönerlerse (onlara) şahit olun! Biz Müslüman olanlarız deyin" (Ali İmran Suresi 64. ayet)
Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Allah'ın Resulü, elçisi olduğuna delil ise, Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Muhakkak ki size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki; sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli, merhametlidir." (Tevbe Suresi 128. ayet)

"Muhammed Allah'ın Resulü" şehadetinin manası ise şudur: Emrettiği şeyleri yerine getirmek, haber verdiği şeyleri doğrulamak, yasakladığı ve nehyettiği şeylerden kaçınmak, Allah'a onun getirdiğinden başka bir şeyle ibadet etmemek demektir.

Namazın, zekatın ve tevhidin tefsirine delil ise, Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Onlar yalnızca Allah'a ibadet etmek ve dini (ibadeti) sadece ona halis kılmak, batıldan hakka meyleden kişiler olmak, Namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermekten başka bir şeyle emrolunmamışlardır. Zira dosdoğru inanç ve din işte bu dindir." (Beyyine Suresi 5.ayet)

Oruç ibadetinin farziyetine delil ise, Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Ey İman edenler! Sizden öncekilere yazıldığı (farz kılındığı) gibi size de oruç yazılmıştır.Umulur ki (Allah'ın azabından) korkarsınız, sakınırsınız." (Bakara Suresi 183. ayet)

Hac ibadetinin farziyetine delil ise, Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Allah'ın kulları üzerinde evine gitmeye gücü yetenler için hac etmeleri bir hakkıdır. Eğer kim inkar eder, küfrederse Muhakkak ki Allah bütün alemlerden müstağnidir (onlara ihtiyacı yoktur). (Ali İmran Suresi 97. ayet)

İman

İman yetmiş küsur şubedir. En yücesi, üstünü La İlahe İllallah (Allah'tan başka hakkı ile ibadet edilecek hiç bir ilah yoktur) demek, en aşağısı ise yolda bulunan rahatsız edici şeyleri yok etmek, imha etmektir. Haya etmek imanın şubelerinden biridir. İmanın altı şartı vardır.

İMANIN ŞARTLARI:

  • Allah'a inanmak
  • Meleklere inanmak
  • Kitaplara inanmak
  • Peygamberlere inanmak
  • Ahiret gününe inanmak
  • İyi ve kötü yönleriyle kadere inanmak.

Bu ibadetlere delil ise yüce Allah'ın şu sözüdür: "İyilik yüzlerinizi doğuya ve batıya doğru çevirmek değildir. Ve lakin gerçek iyilik Allah'a, Ahiret gününe, meleklerine, kitaba ve peygamberlere iman edenin iyiliğidir." (Bakara Suresi 177. ayet)

Kadere inanmaya delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:" Muhakkak ki biz her şeyi belli bir kadere göre yarattık." (Kamer Suresi 49. ayet)

İslamın Tarifi

İslam'ın Tarifi:
İslam: Kulun Allah'ı (bütün yapmış olduğu ibadetlerde) birleyerek ona teslim olması, (emirlerine, yasaklarına) boyun eğerek itaat etmesi, şirkten ve onun ehlinden kendini uzak tutması, beri kılması demektir.

İslam üç mertebedir. Bu mertebeler şunlardır:

İHSAN

İhsanın tek bir rüknü vardır. O da Allah'a sanki onu görüyormuş gibi ibadet etmektir, sen onu görmesen de O seni görmektedir. İhsanın delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür.
"Muhakkak ki Allah, takva sahipleri (haramlardan Allah'tan korkarak kaçınanlar) ve ihsan edenlerle (kulluklarını hakkı ile yerine getirenler) (ilmi,yardımı ile) beraberdir." (Nahl Suresi 128. ayet)

Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:"İzzet ve rahmet sahibi olana (Allah'a) tevekkül et. O ki seni namaza kalktığın zaman ve secde edenler arasındaki değişmeni görür. Şüphesiz ki O her şeyi işiten ve bilendir." (Şuara Suresi 217-220. ayet)

Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ne işte olursan ol, ona dair Kuran'dan ne okursan oku, (Ey insanlar!) ne amel işlerseniz işleyin siz ona daldığınız sırada mutlaka, muhakkak ki biz sizin üzerinize şahit oluruz."
(Yunus Suresi 61. ayet)

Bu konuya Peygamber efendimizin sünnetinden delil ise meşhur Cibril hadisidir:" Ömer bin Hattab (Radıyallahu anh)'dan rivayet olunan bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: " Biz peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında oturuyor iken üzerimize bembeyaz elbiseli, simsiyah saçlı, üzerinde yolculuk eseri gözükmeyen içimizden onu kimsenin tanımadığı bir adam çıka geldi ve peygamberin dizlerine dizlerini dayayarak iki elini bacaklarının üstüne koyarak oturdu ve Peygamber efendimize -Ey Muhammed! Bana İslamdan haber ver dedi?
-O da Allah'tan başka hakkı ile ibadet edilecek ilah yoktur ve Muhammed onun elçisidir demen, namazı kılman, zekatı vermen, orucu tutman, gitmeye gücün yeterse hacca gitmen, demişti.
- O da: Doğru söyledin dedi. Biz onun hem soru sorup hemde doğrulamasını acayip bir şey olarak karşıladık.
Sonra O: Bana imandan haber ver dedi.
- Peygamber efendimizde O'na "İman Allah'a, Meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, iyi ve kötü yanlarıyla kadere inanmandır" dedi.
- Daha sonra bana ihsandan haber ver dedi.
- Peygamber efendimizde İhsan; senin Allah'ı görmediğin halde Allah'ı görür gibi ibadet etmendir. Şüphesiz ki Allah seni görmektedir.
- (Sonra) bana kıyamet saatinden haber ver dedi. (Peygamber efendimizde ona): Soru sorulanın soruyu sorandan daha fazla bu konuda bir bilgisi yoktur dedi.
- (Cibril) Bana emarelerinden, alametlerinden haber ver dedi.
- (O da) Köle kadının kendi sahibini doğurması, ayakları ve kendileri çıplak fakir koyun çobanlarının yüksek binalar dikmekte birbirleriyle yarışmaları (emaretleridir) dedi. -Sonra çekip gitti. Uzun bir müddet bekledikten sonra peygamber efendimiz Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyormusunuz diye sordu. Bizde Allah ve Resulü daha iyi bilir dedik. Bu kişi Cibril'dir, size dininizi öğretmek için geldi dedi." (Müslim c:1 sh:37)

KULUN RABBİNİ BİLMESİ

Sana rabbin kim? diye sorulduğu zaman şöyle cevap ver: Benim Rabbim Allah'tır. O ki beni ve bütün yaratılmışları (alemleri) nimeti ile terbiye eden, yetiştiren Allah'tır. O benim kendisine ibadet ettiğim, O'ndan başka hiç bir ilahın olmadığı Allah'tır. Buna delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Hamdın her türlüsü alemlerin Rabbi olan Allah içindir. (Fatiha Suresi: 2) Allah'ın dışındaki her şey (yaratılmış) bir alemdir. Bende bu alemden (yaratılmışlardan) biriyim.
Sana Rabbini ne ile, nasıl tanıdın, bildin? diye sorulduğu zaman şöyle cevap ver: O'nu (varlığına delalet eden) eylemleriyle ve mahlukatlarıyla bildim. Gece, gündüz, güneş ve ay onun ayetlerindendir. Yedi kat gök ve yedi kat yer ve aralarındaki her şey onun mahlukatlarındandır. Buna delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Gece ile gündüz, güneş ile ay (Allah'ın varlığına delalet eden) onun ayetlerindendir. Güneş ve ayı (Rabler edinip) secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin. Eğer Allah'a ibadet ediyorsanız." (Fussilet Suresi 37. ayet)
Ve şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki sizin Rabbiniz olan Allah, gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmış ve sonrada arşın (tahtın) üstüne yükselmiştir. Gündüzün aydınlığını, onu süratle takip eden gece ile örten, güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren O'dur. Böyle de her şeyi yoktan var etmek ve yarattıkları üzerinde tasarruf ve hüküm sahibi olma hakkı (yalnızca) Allah'ındır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah hayrı bol olandır." (Araf Suresi 54. ayet)
Rab; ibadet edilendir. Buna delil ise yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki (böylece Allah'ın azabından) kurtulmuş olursunuz. O Rab ki sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü de sağlam bir çatı yaptı. Gökyüzünden yağmuru indirip onunla sizin için çeşitli meyveleri rızık olarak çıkardı. Öyle ise siz bunları bildiğiniz halde Allah'a ortak koşmayın." (Bakara Suresi 21-22. ayetler)
(Büyük tefsir alimlerinden) İbn-i Kesir (Allah ona rahmet etsin) şöyle buyurmuştur. İbadete müstahak olan bu kadar çeşitli mahlukatı yaratan, Allah'tır.
İbadet Çeşitleri: Allah'ın yapılmasını emrettiği; islamın şartları, imanın şartları ve ihsan gibi ibadetlerdir. Öyle ise dua, korku, ümit etmek, tevekkül etmek, isteyerek yönelmek, çekinerek korkmak, itaat ederek sakınmak, bilerek korkmak, yönelmek, yardım dilemek, sığınmak, imdat dilemek, kurban kesmek, adak adamak, yardımını beklemek hep ibadet çeşitlerindendir. Bunlar gibi Allah'ın emrettiği bütün ibadetler yalnızca Allah için yapılır. Bu ibadetlere deliller ise Yüce Allah'ın şu ayetleridir.

Dua: "Muhakkak ki mescitler (ibadet yerleri) yalnızca Allah'a aittir. Dolayısıyla Allah'tan başka birine dua (ederek ibadet) etmeyin."(Cin Süresi: 18)
Kim Allah'tan başkasına dua eder yada duasında Allah'la beraber başkasını da ortak koşarsa, yada duasının bir kısmını başka bir şeye niyazda bulunmak için harcarsa şirke düşer, kafir olur. Buna delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:
"Kim Allah'la beraber başka bir ilaha (mabuda), ilahlığına hiç bir delili olmadığı halde dua edecek olursa, muhakkak ki onun cezası (hesabı) Rabbin katında olacaktır. Şüphesiz ki kafirler iflah olmayacaklardır." (Müminun Suresi: 117)
Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:"Dua ibadetin beyni (özü)'dür."
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sizin Rabbiniz buyurdu ki; Bana dua edin de dualarınıza cevap vereyim, icabet edeyim. Muhakkak ki bana ibadet etmekten kibirlenenler hakir ve küçük düşürülmüş olarak cehenneme gireceklerdir." (Gafir Suresi 60. ayet)

Korku: Bu ibadete delil ise Yüce Allah'ın şu ayetidir:Eğer iman eden kimseler iseniz, onlardan (kafirlerden) değil benden korkun" (Ali İmran Suresi: 175. ayet)

Ümit Etmek: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"Kim Rabbi ile karşılaşmayı ümit ederse salih amel işlesin ve Rabbine yapmış olduğu ibadetlerde ona kimseyi ortak koşmasın" (Kehf Suresi 110. ayet)

Tevekkül Etmek: Bu ibadetin delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"Kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona yeter" (Talak Suresi 3. ayet)

İsteyerek Yönelmek, Çekinerek Korkmak, İtaat Ederek Sakınmak: Bu ibadetlere delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür: "Şüphesiz ki Onlar hayırlı işleri yapmada acele ederler, ve bize korku ve istekle dua ederler. Onlar bize karşı (emirlerimize) itaat ederek sakınırlar"

Bilerek Korkmak: Bu (ibadete) delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür: "Onlardan değil, asıl benden bilerek (gerektiği gibi) korkun" (Bakara Suresi:150. ayet)

(Allah'a) Yönelmek: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"(Her işinizde) Rabbinize yönelin ve (nefislerinizle) O'nun (emirlerine, dinine) teslim olun." (Zümer Suresi 54. ayet)

Yardım Dilemek: Bu (ibadete) delil ise Yüce Allah'ın şu sözüdür: "Yalnız sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım dileriz" (Fatiha Suresi 5. ayet)
Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Yardım dilediğin zaman Allah'tan yardım dile"

Sığınmak: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"De ki: İnsanların Rabbi ve Hükümranı olan Allah'a sığınırım" (Nas Suresi 1-2. ayet)

İmdat Dilemek: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür: "Rabbinizi imdada çağırdınız da (O da hemen akabinde) sizin bu çağrınıza cevap vermişti(karşılık vermişti). (Enfal Suresi 9. ayet)

Kurban Kesmek: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"De ki: Benim namazım, kestiğim kurban, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun (bu ibadetlerde) hiç bir ortağı yoktur. Ben bununla (bu ibadetleri yapmakla) emrolundum ve ben ilk Müslüman olanım." (Enam Suresi 162-163. ayetler)
(Peygamber efendimiz) sünnetinde şöyle buyurmuştur:" Allah kendinden başkası için kurban kesene lanet etmiştir."

Adak Adamak: Bu (ibadetin) delili ise Yüce Allah'ın şu sözüdür:"Onlar adaklarını yerine getirirler ve şerri, kötülüğü yaygınlaşmış olan (o) günden korkarlar" (İnsan Suresi 7. ayet)

Blog Listem

  • Hıristiyanlar Sevilmez - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı - ŞİRK ve KÜFÜR: Kadının Namazı: أَلنِّسَاءِيَّاتْ KADININ NAMAZI EVİNDE OLMALIDIR -2 صلاة المرأة في بيتها -25 الحديث الخامس والعشرون : عَنْ أُمِّ حُمَيهدٍ ا...
    9 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal ha...
    10 yıl önce
  • HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) - 15: HUDÛD (İSLAM CEZA HUKUKU) *BÖLÜM: 1* *Ø** KENDILERINDEN KALEM KALDIRILAN, CEZA VERILMEYEN KIMSELER VAR MIDIR?* *1423-* Ali (r.a.)’den rivâyete göre,...
    14 yıl önce
  • Manyaklara Güzel Cevap - ÖRTÜNMEK İSLAMIN EMRİDİR. CHP'den,İSLAM DİNİNE HÜCUM CHP Deşifre Olmuştur Bunlar,Türbanlıyı mahkemeye veriyor,Çarşaflıya rozet takıyor.Halkı aldatıyorlar.
    13 yıl önce
  • Hak Din İslamdır - *HAK DİN.TEK DİN.İSLAMDIR.* (ÂLİ IMRÂN suresi 19. ayet) إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن...
    14 yıl önce
  • İki Yüzlülük - İki Yüzlülüğün Kötülenmesi 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebile...
    14 yıl önce
  • İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT - بســـم الله الرحمن الرحيم "(İyi bilinmelidir ki) Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değildirler. Onlar, iman edip (gerektiği gi...
    15 yıl önce
  • SAAT KODLARI - http://sitene-kod-ekle.tr.gg/saat-kodlar&%23305;-flashl&%23305;--k1-.oe.rnekli-k2-.htm
    13 yıl önce
  • İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR - * İSLÂM’DA LAİKLİK YOKTUR * .إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ Allah katında tek Din İslâmdır. Laiklik; geniş ve basit tanımı ile, dinin siyasal h...
    10 yıl önce
  • İki Yüzlülük - 259) İki Yüzlülüğün Kötülenmesi Bu bölümdeki bir ayet ve iki hadis-i şeriften insanların iki yüzlülüklerini herkesten gizleyebileceklerini, fakat Allah’tan...
    14 yıl önce
  • Çay Sohbeti - *İBN-İ TEYMİYYE** ve İBN-İ TEYMİYYE-7.Cilt ve İBNİ TEYMİYYE-8.CİLT* *İslâm Güneşi,Mekke'den Doğar.Dünyayı Aydınlatır.* *İslâm Bahçesinde,Dinî Yazı,Resim ve...
    15 yıl önce
  • REÇETE-şiir - Ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım, Eğlence zümresinin başının tacı hanım, Bu metod ki, sizlerin müsbet ilâcı hanım: Dışının görünüşü içinin aynasıd...
    10 yıl önce
  • HIRİSTİYANLAR PİSLİKTİR SEVİLMEZ - وَقَالُواْ لَن يَدْخُلَ الْجَنَّةَ إِلاَّ مَن كَانَ هُوداً أَوْ نَصَارَى تِلْكَ أَمَانِيُّهُمْ قُلْ هَاتُواْ بُرْهَانَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ *(BAKAR...
    13 yıl önce
  • FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE - 2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM. İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE SATTI.>>https://yo...
    5 ay önce
  • SAPIKLIĞA DÜŞEN KAVİMLERİN GÖRÜŞLERİ - Şimdi bizim sapık kavimlerin rububiyetle ilgili görüşlerini incelememiz Kur’an-ı Kerim’in onları hangi noktalardan ve niçin reddetme yoluna gittiğini ve b...
    15 yıl önce
  • Lanetlikler - الحديث الرابعوالثمانون عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال لَعَنَ رسولُ اللَّهِ صلى اللَّه عليه وسلّم مُخَنَّثِي الرِّجالِ الذينَ يتَبَّهونَ بالنِّساءِوالمُتَ...
    15 yıl önce
  • Demokratik çalışma ve amel ilişkisi - *Demokratik Çalışma ve Amel ilişkisi :* İslam adına , müslüman olarak belli bir partinin çalışmalarına katılan kimselerin yaptıkları bu iş, sıhhat şartl...
    15 yıl önce